Asya ve Ertan, Eyüp’ün kurduğu kanlı ve karmaşık bir planın tam ortasında nefessiz kalmışlardır; bir yanda celladına götürülen masum Taha’nın hayatı söz konusuyken, diğer yanda canhıraş, onu kurtarmak için zamana karşı yarışan Ertan’ın umutsuz çabası devam etmektedir. Tüm bu kâbusun sorumluluğunu omzunda hisseden Asya, Eyüp’e yalvarmaktan başka bir çare bulamaz, fakat fırtınanın en şiddetli anında, Ertan’ın Eyüp’e söyleyeceği tek bir cümle, belki de bu acımasız kaderin yönünü değiştirecek son ışık olabilir. Asya’nın dayısının karşısında düştüğü çaresiz hâl, Eymir’i hiç beklenmeyen bir karşı duruşa zorlar ve içindeki Asya sevgisi, tüm aile bağlarının ve sadakatinin önüne geçerken, Hidayet ise çocuklarıyla giriştiği savaşta son sınırdadır; Koray’ın boynuna ilmeği geçirmiş, altındaki iskemleyi tekmelemek üzeredir. Tüm bu hengâmede, ailenin sarsılmasına neden olan asıl olay ise babanın yıllar sonra eve dönüşü olur ve herkes biriken öfkesiyle geçmişin hesabını sormak için can atarken, Taha ve Simla bu karmaşadan sıyrılıp, kendilerini beklemedikleri bir maceranın içinde, ele ele bulurlar. Tüm oyunlar ve yalanlar arasından su yüzüne çıkıp nihayet görünür olan Ertan ve Asya’nın tutkulu aşkları, en büyük sınavını vermek üzeredir ve önlerindeki engelleri aşmak için ortak bir karar almak zorundadırlar; bu karar, etraflarındaki dünyaya karşı omuz omuza ve birbirlerine hiç olmadıkları kadar yakın durmaları anlamına gelse de, hiç beklemedikleri bir tehlike, namlusu tam onlara çevrili, pusuda bekleyen, ateşlenmeye hazır bir silahla onları gözetlemektedir.