Sultan Mehmed ve Osmanlı tahtında fırtınalar
Sultan Mehmed, Şehzade Beyazıd’ın neden olduğu krizlerle mücadele ederken hem saray içinde hem de devletin sınırlarında büyük çalkantılar yaşanır. Beyazıd’ın lalası İshak Paşa’yı görevden alması, saray dengelerini alt üst ederken, genç şehzade babasının sert sözleri karşısında derin bir üzüntüye kapılır. Bu sırada haremde Bahar Hatun ve Gülşah Hatun arasındaki rekabet giderek büyür ve entrikaların gölgesinde yeni çekişmeler baş gösterir.

Osmanlı’ya karşı yeni ittifaklar
Pontus ve Karaman beyliği Osmanlı’ya karşı ortak hareket etmenin yollarını ararken, Vlad ve Karatuğlar kutsal emanetlerin peşine düşer. Ancak bu emanetlere yalnızca onlar değil, Komnenos hanedanı ve Vatikan temsilcileri de göz dikmiştir. Kanlı oyunların kurulduğu bu süreçte Vlad ve Karatuğlar tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Fakat bu yolculuk yalnızca düşmanlarla değil, kendi aralarındaki hesaplaşmalarla da doludur.

İhanet, pusular ve intikam
Süleyman, Julia’nın ölümünden Beyazıd’ı sorumlu tutar ve İsfendiyaroğlu Kasım Bey’i Osmanlı’ya karşı kışkırtarak fitne ateşini körükler. Yolda kurulan pusuda ağır yaralanan Beyazıd, Julia’nın hatırasıyla intikam duygusuna kapılsa da ölümle yüzleşir. Bu haber saraya ulaştığında Sultan Mehmed sabrının tükendiğini ilan eder.

Tahtta yalnızca savaşın gölgesi
Sultan, Yeniçerileri cülus meydanında toplar ve kudretli bir sesle haykırır:
“Artık vakit hainleri gazabımızla yakıp kavurma vaktidir!”