Sultan Mehmed Han’ın Karargâhı, Sadrazam Mahmud Paşa’ya yönelik sarsıcı bir suikast girişimiyle altüst olmuştur. Sadrazam’ın durumu kritik olsa da, öfkeli Sultan, hain bulunana kadar durmayacağına dair intikam yemini eder.

Karaman elçilerinin kanı ve olay yerinde bulunan gizemli hançer, devletin en üst kademelerine sızmış, görünmez bir fitnenin varlığına işaret etmektedir. Zeki Molla Lütfi’nin araştırmaları şüpheleri derhal, karanlık geçmişiyle bilinen Vlad’a yönlendirir. Vlad, sorgu odasında hem muhtemel suçlu hem de çok daha büyük bir oyunun kilit taşı olarak görülür.

İçeride ise Yeniçeriler ve Solaklar arasındaki gerilim, orduyu bir bölünmenin eşiğine getirirken, bu kaos anında Mahmud Paşa’nın mucizevi şekilde hayata dönmesi, iç fitnenin boğazına kement atmış gibidir.

Osmanlı coğrafyasının farklı bir cephesinde, düşmanın gölgesi giderek belirginleşir. Danişmend yadigârı topraklarda yapılan gizli ve kritik görüşme, coğrafyanın kaderini değiştirecek kararların alındığı yer olur. Devlet, düşmanlarının tahmin edemeyeceği bir yerden gücünü toplayarak seferin yönünü yeniden belirler.

Artık tüm karmaşaya rağmen tek bir amaç vardır: Tuğlar kalkacak ve Zafer yürüyüşü başlayacaktır!